25 Aralık 2009 Cuma

iki çocuklu kel ve tıknaz adam



sercan > adem : hacı akşam konsere geliyosun di mi? orda olacak herkes

adem > sercan : kimin konseri var?

sercan > adem : gripin

adem > sercan : pff.. one night stand garantili konser verseler çekilmez o kelin gürültüsü. sayma beni, iyi eğlenin siz.

sercan > adem : olum insan gör lan biraz, dışarı çık lan

adem > sercan : oha torrent 700'e vurdu, acayip hızlı emiyo filmi

sercan > adem : enişteni sikim enişteni


bir saatten fazla süredir football manager oynuyorum, nihat kahveci'nin özelliklerini database'e mevcut şekliyle giren scout'un sülalesini kalaylarken gözüm yukarıda fotoğrafını yayınladığım masaya takıldı. 'napıyosun olm sen?' dedim kendime, 'senin allah belanı versin, napıyosun lan!'. iki gündür sabah uyanamadığım için derslere girmiyorum, havanın soğukluğunu bahane edip burnumu çıkarmıyorum dışarı, yastığa başımı koyduğumda bir üzüntü alıyor beni. 'ulan' diyorum, 'insanlar var şimdi dışarda, eğleniyorlar'. ertesi gün yoğun katılımlı bir organizasyona davet ediliyorum ve sırf konser verecek gruba burun kıvırdığım için, afedersiniz dinlemeye tenezzül dahi etmeyeceğim için daveti nazikçe geri çeviriyorum. şimdi yine bilgisayarın başındayım, üzeri sağlıksız gıdalarla dolu bir masanın yanında hafif bir baş ağrısıyla bunları yazıyorum. bu nasıl hayat ben çözemedim ya. kuytuda bi psikolog kıstırdım, anlattım durumumu, dedim böyle böyle, ben hem halimden şikayet ediyorum hem elime kurtulma şansı geçtiğinde tepiyorum, biliyorum ki bir süre sonra insanlar sıkılacak benim denyoluğumdan, siktiri çekecekler bana, nasıl olacak bu işler? baktı bana bi süre, bu konuyu muayenehanemde konuşalım dedi, suratına çok sert bir tokat aşk ettim. 'lan olm' dedim, 'sana verecek param yok benim'. o da altta kalmadı 'benim de sana diyecek lafım yok' dedi. hayır bu götün odasına gitsem ben, girişte banknotları bayılsam güzeller güzeli sekreterine, bana diyecek ki; 'durum vahim. bundan kurtulmak için kendinizi insanlara açmalısınız, böyle olmaz bu iş' amına kodum çocuğuna bak yaaa. sana mı soracam? benim babaannem daha bilimsel konuşuyor yav. arıyorum diyorum 'babaanneciğim, ben böyle bi bok yedim, napayım?' diyor 'allah seni öyle yaratmış olm' diyorum 'ohoo koskoca allah bunu mu yaratabilmiş? uğraşsa aynını bizim bakkal recep de yaratır lan' diyor 'tövbe de soysuz köpek' para mara da almıyor. iyi akşamlar dileyip kapatıyorum telefonu yüzüne.

bu sorunu aşmaya çalışacam yarın. bowlinge gidecem mesela. cumartesileri bowlinge gider bizim tikiler. bacağım kadar parmakları var amına koyim, hamburger yemekten duba gibi olmuşlar, o parmakları paso bowling topu deliğine sıkıştırıyolar. hala da oynamaya çalışıyolar bu oyunu. gideyim salona bowling dersi vereyim. benim gibi tek atışta tüm labutları devirmenizi beklemiyorum, ama en azından bizim labutlara doğru atın şu amına kodum topunu, yan tarafa kaçırmayın diyeyim.

iki gündür okula gitmediğim için iki çocuklu kel ve tıknaz adamı da görmedim. çok işlevsel bir adam bu. apartman kapısının önünde another brick in the wall çalmaya başlıyorum, III. part introsunda bu adamı görürsem derse yetişme imkanım var demektir. III. part introsu rektörlüğün az ilerisinde başlar, bu adam mutlaka rektörlük merdivenlerinden iki yanında iki çocuğuyla iniyor olur. akademik personel sanırım. her sabah aynı saatte gidip gelir, saniye sektirmez. mesela bu adamı rektörlüğün 100 metre ilerisinde falan görürsem o derse yetişemem, çünkü saat 08.52 olmuştur. ama kırmızı salon cıvarında rastlarsam kahvaltı yapacak zamanım bile olur. adam robot mudur android midir anlamadım olayını. bi kenara çekip soracam mezun olmadan önce. another brick in the wall yemekhane girişinde biter, coming back to life başlar, coming back to life'ta david'in 'dying to believe in what you heard' dediği kısımda fakültenin önüne gelirim ve kulaklıkları çıkarırım. elin keline android diyorum ama benim de ondan farkım yok anasını satayım. her gün aynı şey.
sabah okula giderken another brick in the wall dinlerim, we don't need no education derim, vizelerden sıçınca bi posta fight club izlerim. müthiş sıradan bi hayat yaşıyorum, üstelik sırf gazla çalışan bi hayat. haha, vizeden sıç, fight club izleyip herşeyini keybedince özgür olun falan deyu dolan. ikinci vizeler başlayacağı zaman yine çalış. hehehe. az cesaretim olsa dövdürecem kendimi sağda solda.

Hiç yorum yok: