7 Ocak 2009 Çarşamba

kendimden bişiler işde

yine geldim buraya ve yine kafamda ne yazacağıma dair herhangi bir şey yok.. bodoslama girince daha hızlı yazıyorum, onu farkettim geçen gün. windows media player'da bir şarkı açtım, şarkıyı söyleyen adamla simultane geçirdim şarkının sözlerini. klavyem ilerlemiş bayağı, herif nakarata geçmeden ben şarkıyı bitirmiştim. aynı şeyi enstrümental bir şarkıda denedim, sonradan farkettim ki ben malım.
şu aşağıda tag dalgası gördüm şimdi. scooter, tatil, sonbahar falan yazıyor.. vakti evvel müziğin parlayan siması arkadaşımız ibrahim'i uyurken gizli kameraya çekip videosunu youtube'da halka arz eylemiş idik. tabii ortada talep yokken yaptığımız arzımız pek ilgi görmedi. onun yerine ibrahim uyandığında ırzımıza geçmeye yeltendi. zor kaçtık. o tecrübeden sonra akıllanmıştık. youtube'da nasıl dikkat çekileceğini öğrenmiştik. yeni bir video koyarken etiketlerine cristiano ronaldo, sex, asian blowjob, roberto carlos, messi, brunette falan yazdıydık, günde 70 hit aldı videomuz.. gerçi aradığını bulamayan cevval arkadaşlar hoşnutsuzluklarını pek çirkin kelimelerle dile getirdiler ama biz tınmadık.

konu dağılmadan alper'e teşekkür etmek istiyorum. alper, aslında senin ismini koyulaştırarak vurgu yapacaktım lakin yukarıdaki seçeneklerde 'önizleme' den başka bir şey yok.. ya da ben bu blogu kullanmayı bilmiyorum. alper, gerçeği söylemek gerekirse blogumun adresini bilen birilerinin olduğunu bilmiyordum. dergi için yazdığım yazıları yedeklemek için kullanıyordum burayı, tıpkı bir maşa gibi. yazdıklarımı okuduğunu söylemen beni mutlu etti. sen okuyorsan ben yazarım.. elime mi yapışacak? gerçi şu an yapışıyor.. klavyenin üzerine zamk mı sürmüşler napmışlar, backspace kullanmasam aaaaaa oluyor.. bir basıyorum, 10 vuruyor diyeyim sen anla.

tek okurum olduğuna göre seninle sohbet etmeliyim alper. alper biliyor musun, herhangi bir gıdayı yemeyi ilk deneyen adamlara gıpta ediyorum ben. ne bileyim, patates mesela.. zamanında adamın teki almış bunu eline, kemirmiş birkaç, sonra demiş ki 'haa, bu yenir..'. düşünsene, ne büyük bir hizmet yapmış insanlığa? sırf bu yüzden taş toprak arasında bulduğum şeyleri yiyorum arada, belki tuttururum, belki yeni bir lezzet tanıtırım insanlığa diye. benim için küçük, insanlık için büyük bir adım olması temennisiyle başladığım işler hep benim için büyük bir mide ağrısı oluyor, insanlık içinse herhangi bir işlevi yok.. üzülüyorum bazı bazı. gerçi şu ıspanak denen metalin (güzel espri oldu bu, aklımda tutayım, yarın yaparım arkadaşlarıma. demir deposu diyiler ya. ehehehha..) yenebilirliğini ilk keşfeden adamın haline acımıyor değilim. hususi gitmiş ıspanak yolmuş, bir de onu yemiş yahu. insanlık için pek büyük bir adım sayılmaz. belki geriye doğru atılmış bir adım bile olabilir.. kim bilir, çikolata gıdası kara lahananın yenebildiğinden önce keşfedilseydi şimdi yemek kültürümüz çok farklı olabilirdi.. hatta çikolata dolu havuzlarda kulaç bile atabilirdik. hatta dedim de, aklıma alf geldi. alf'i bilirsin belki, yeni bir infrared ısıtıcı markası. üç burun delikli öküzboğan karakter değil..

bu ısıtıcının reklamlarına kılım ben. diyor ki; 'eğer alf'iniz yoksa patronunuz bozulabilir, hatta sigortaları atabilir.' hadi bu bir nebze, bir de çocuk hapşuruyor bir reklamda. çocuğa çok yaşa diyeceğine, 'eğer alf'iniz yoksa çocuğunuz aksırabilir, hatta tıksırabilir' diyor. ulan pespaye, ne bilsin o çocuk alf malf? biz alf'lerle mi büyüdük? soba kıyısında otururduk, hiç de hapşurmazdık.. neyse konu bu değil. konu 'hatta' bağlacının anlamsızca kullanılması. aksırabilir, hatta tıksırabilir diyor. ne alaka şimdi allasen? eğer alf'iniz yoksa eviniz yanabilir, hatta lipton ice tea şeftali.
manyak mıdır nedir.. böyle şeylere sinirleniyorum işte ben. hastayım galiba. ferhan şensoy'un yeni kitabını aldım. satış fiyatı 20 ytl olan kitabı 30'a kaktırdılar bana. ama olsun, değer. harika kitap. eğer absürd mizah'a ilgiliysen alper canıgüz'ün iletişim yayınlarından çıkan 'gizliajans' kitabını da tavsiye ederim. ben çok kitap okudum, hayatım hiç değişmedi. kız olsam raskolnikov'a aşık olurdum ama.. belki o zaman değişirdi. üst komşumu falan boğazlardım, macera olurdu.

empedokles herifi idolüm benim. çılgın şey. gün olur etna'ya tırmanabilirsem ben de atlayacam içine. hava çok soğuk burda..

neyse, ben gideyim biraz dinleneyim. canım sıkılırsa tekrar uğrar burs çekince hasıl olan sakıp sabancılık hissinden bahsederim. zenginim dostlarım, zenginim zengin.

5 Ocak 2009 Pazartesi

slm

ne yazacağımı bilmiyorum. kafamda belli bir konu yok. yaklaşık 2 saattir ödev yapıyorum. herifin teki wikipedia diye bir site açmış, kendine hayrı yok aletin. tamam, orjinal bir düşünce, toplum için yararlı bir hizmek ama sen ipini koparanı siteye sokarsan adamlar mahveder ortamı. hani bazı adamlar vardır, bir ortama girdiklerinde etraftaki herkes gerilir. ne diyecekse bir an önce söylesin, defolup gitsin isterler.. nedir bu adamların suçu? kendilerini beğenmeyenler gibi olmamak mı, yoksa kendilerini beğenmeyenlerin olmak istediği gibi olamamak mı? yaa.. böyle de dolaylı anlatım yaparım, ergen kız tripleri atarım alüminyum. ergen kız dedim de, ulan bunlar ne iğrenç oluyor ya.. geçen gördüm bir tanesinin yazısını, bir şeye benzetemedim. ama kızın attığı tripleri gördükten sonra kızı bir güzel benzettim. yalan söyledim, benzetmedim. çok istedim lakin olmadı, abisi falan vardır diye düşünerek temkinli davrandım.

sigaram yok şu an. bankadan para çektim az önce, yeni 20 tl'lerden verdi bankamatik, sağolsun. sigara almak için dışarıya çıkmayı düşünüyorum, ama yerde birikmiş karlar yürüyüşü zorlaştırdığı için üşeniyorum. olur ya düşerim kafa üstü zemine, tentürdiyot da yok yanımda. tentürdiyot'un bu şekilde yazıldığından emin değilim. böyle yazılan bir şeyin insan sağlığına faydalı olabileceğinden de şüpheliyim. tentürdiyot.. neyse, tüm risklerin üzerine gözüm kapalı atlıyorum, gidip o sigarayı alacağım. yeni para çektim ayrıca, en pahalısından alıp ucuz sigara paketlerinde saklayacağım. sinsi benim göbek adım.

gittim camel soft aldım. 1 haftadır içine tütün diye saman doldurulmuş anadolu marka sigaralardan içiyordum. fiyatı 2.50 ytl. şimdi param var ya, o yüzden gittim hemen camel aldım. böyleyim ben işte. o değil de, bu bloga son yazdığımda yukarıdaki panelde daha fazla ayrıntı vardı, şimdi sadece önizleme sekmesi var. sanırım benimle dalga geçiyor.
'hayat bir sahnedir' demiş ya shakespeare. bunun atalarına müthiş kinliyim ben. ne tür bir hastalıklı zihin koca sülaleye shakespeare diye soyisim düşünür ki? vallahi bu heriflerin yaptığını düşmanı yapmaz o adamın. muharrem var sonra. onların da babalarına sinirliyim. o yavruya muharrem diye isim koyarken hiç mi sızlamıyor vicdanın? neyse, hayat bir sahnedir demiş bu şekspir. aslına bakarsan ben şekspir'e de kılım. şemsiyeci bir abiye 'dostum şemsiye yapınız' demiş ve bu lafı tarihi göt edişlerin arasında yerini almış, ben geçen gün adamın tekine dostum önünüze bakınız dedim, adam bana siktir git dedi. ulan bu şekspir adamı deyince sanat oluyor, değerli oluyor, ben deyince siktirip gitmekle mükellefim. adaletin bu mu dünya?

geçen gün televizyonlardaki yılbaşı eğlencelerine takıldı gözüm. ismi cismi bilinmeyen bir pespaye ortaya çıkmış şarkı söylüyor, arkasında bir grup yarı çıplak kadın dans ediyordu. yüzlerinde anlamsız bir tebessüm ile bir sağa bir sola kaykılıp duran bu kadınları görünce onlara acıdım. sonra şekspir dallamasının o sözü geldi aklıma. 'hayat bir sahnedir'.. evet, aslında orada izlediğim şey hayatın ta kendisiydi bana göre. diğerlerine nazaran daha şanslı olan kişi ilgi odağı olmuş, oradan oraya koşup şanına şan katıyor, diğerleri de onun arkasında dans ediyor..

'diğerleri'.. onların ismini kimse bilmiyor. onlar aldıkları muhtemelen küçük bir meblağ karşılığı istemedikleri her hallerinde belli olan bir işi yapıyorlar, yaşamlarını devam ettirmek için ihtiyaç duydukları parayı kazanmak adına gururlarını hiçe sayıyorlardı. önlerindeki esas kız ise şanslıydı. o, gösterinin merkeziydi. hayat da böyle değil midir? sadece şanslı olanlar olayların merkezindedir ve şanssız olanların omuzlarına basarak yükselirler. diğerleri ise sadece arkada kareografiyi tamamlayan nesnelerdir, bireyler değil. birisi isyan etse, ben yokum ulan bu ucuzlukta dese, yerini doldurabilecek binlerce insan var. hayat, birilerinin yükselmek için kullandığı basamaklarla dolu.. insan bunlar. orada etrafa aptal tebessümler saçan kadınlar gibi, mutlu olduklarını sanıyorlar. ama aslında hepsi önde şarkı söyleyip ilginin merkezinde bulunan kişinin yerinde olmak istiyor. hayat bir sahneyse, böyle bir sahnedir. fazlası değil.

dünyanın en kolay işi spor gazetesi çıkarmaktır bence. bir gece önceden yıldız bir futbolcu belirle, sonra fotoşopla buna fenerbahçe&galatasaray&beşiktaş forması giydir, ertesi gün 'x fener'de' manşetiyle sal piyasaya.. imkanım olsa da ben de çıkarsam diye düşünmüyor değilim. bu arada gazı aldım, paso yazıyorum.. ödev yapmaktan vazgeçtim, gitmeyeceğim yarın okula.
blogumu kimse okumuyor aslında. reklamını yapmadım zira. kendi kendime konuşuyormuşum gibi oluyor ama yine de hoşuma gitti bu böyle. rahatlatıyor insanı. evet ya, istediğin kişiye istediğini diyebilirsin.

güzel işmiş lan blog. yasal yükümlülük de yok. neyse sıkıldım ben. eyvallah.