26 Nisan 2010 Pazartesi

24 Nisan 2010 Cumartesi

Elgin Koçubaba ise heyecanlanarak Başbakan Erdoğan’a döndü ve ‘Ben konuşmama başlayayım mı’ diye sordu. Başbakan Erdoğan ‘Yetki artık senin. İster asarsın ister kesersin. Her şey sende’ diyerek ilginç bir cevap verdi.

Başbakan Elgin Koçubaba, konuşmasının ardından çeşitli bakanlara da talimatlar verdi.

Milli Eğitim Bakanı’na:

'SBS’nin kalkmasını istiyorum. Okula gidemeyen çocuklar için daha fazla çalışma yapılmasını ve satranç’ın zorunlu ders olmasını istiyorum. Bilim ve sanat merkezlerine daha fazla destek olunmasını, bilimsel çalışmaların arttırılamasını istiyorum.'

Çevre ve Orman Bakanı’na:

'Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Onu çocuklarımızdan ödünç aldık. Ağaçlandırma konusunda çalışmalar yapmasını istiyorum.'

Sanayi Bakanı’na:

'Fabrikalarda üretimin arttırılmasını, kendi ürünümüzü kendimizin üretmesini istiyorum.'

BAŞBAKAN’A KATILMIYORUM

Törende bir gazetecinin ‘Sayın Başbakan’ım başkanlık sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz’ sorusuna Elgin Koçubaba ‘Bu konuda sayın Başbakan’a katılmıyorum. Başkanlık sisteminin gelmesini istemiyorum. Ulu önder Atatürk ülkemiz için Cumhuriyet’i uygun gördü. Ülkemiz için en iyisinin Cumhuriyet olduğunu düşünüyorum’ yanıtını verdi.


evet, 4. sınıf öğrencisi elgin bir günlüğüne başbakan yapılmış ve bakın neler demiş. şimdi 5. sınıf öğrencisi kardeşim alper'i dinliyoruz;

''babam bana bisiklet aldı''
''ne zaman gelcen lan''
''bilgisayara gta yükledim açılmıyo nasıl açılcak o''
''sokağa çıkcam ben kapatıyom artık''
''sanane lan''
''annem spor ayakkabı aldı yeni''
''tamam hadi kapatıyom artık''

ya anassssını yaaa. iki çocuk arasındaki farka bak. küçük elgin ''bu konuda sayın başbakan'a katılmıyorum'' diyor, bizimki bisiklet diyor, gta diyor. var ya ben sizin çocuk istismarınızı sikeyim. el kadar bebelere text ezberletip kamera karşısına salmalarınızı sikeyim. siz gülün diye şebek etmelerinizi sikeyim. rahat bırakın lan çocukları. bırakın oyun oynasınlar.

''Dünya bize atalarımızdan miras kalmadı. Onu çocuklarımızdan ödünç aldık. Ağaçlandırma konusunda çalışmalar yapmasını istiyorum'' afasfaflaflas. dünyayı çocuklarımızdan ödünç almışız. alfaslşfakl. elgiiiin, oyuna gelme elgiin. çık adam gibi bunlar benlen oynuyolar de.

***

stand-up çı olacam hacı. altın bilezik takacam koluma. liseden beri boyum mevsim normallerinin üzerinde, gördüğüm göğüs çatalını uç uca eklesen dünyayı turlar. ama bu uzun boy yüzünden sokaklarda yürüyemez oldum bi ara. ortada hiçbir şey yokken fısıfısı diye gülüyor bazı insanlar. siktirin gidin demeyi küçük yaşta öğrenmemiş olsaydım bana yapılan bu zulüm ileride kalıcı psikolojik hasarlara neden olabilirdi. dışlanmış hissederdim kendimi, ucube hissederdim. hissetmedim ama, dört kolla tutundum hayada. uçurumun kenarında olsam bile sırf hayata gıcıklık olsun diye gülümsedim. afasfasflalfal. bunu facebook'ta gördüm az önce. hayatın çokkkkk da sikinde senin sırtarman amk. hahahah.
yıllar yılları kovalarken uzun olmanın nesinin komik olduğunu düşünmeyi bıraktım, kar amaçlı düşünmeye başladım. en sonunda stand up çı olmaya karar verdim işte. yoldan yürüyerek geçen, fermuarı kapalı, suratı ketçapsız, kulaklıksız telefonla müzik dinlemeyen, testere saçı kullanmayan bir adama gülen geri zekalılar hedef kitlem. çıkacam sahneye duracam öyle. bakıp bakıp gülsünler. versinler parayı gitsinler sonra. uff geri zekalılardan tiksindirdiniz lan.

bir de benim önlerinden geçmemi bekleyenler var, onlar uyanık hesapta. ben sırtımı onlara verir vermez gülmeye başlıyorlar. onlar nispeten daha tahammül edilebilir, suratıma karşı gülenlerden daha edepliler en azından.
geçen gün birilerinin ''apaçi'' deyip görünüşleriyle dalga geçtikleri, garip saç modelli, kara kuru iki oğlan ile sokak köşesinde karşılaştım, herif hiç utanmadan sıkılmadan ''oooff allah boy vermiş'' dedi lafını bitirmesine izin vermeyerek ''ananın amına koyayım orospu çocuğu'' dedim, bi sürtüşme çıktı aramızda. neyse ki çevre esnafı müdahale edip olayı tatlıya bağladı

23 Nisan 2010 Cuma

tapdk



Şu masaüstünü yaptığımdan beri oturup saatlerce masaüstümü seyrediyorum lan. Huzur veriyo piç.


İroniden anlamayan nesle aşina olmama yaşı düştü baya. 18 yaşında adam söz sanatı ayağına kelime sarfiyatı yapıyor, tepki çektiğinde lafı gediğine koyuyor. Nesle aşina değilmiş. Yüz yıllık çınar sanki anasını satayım, hayır duyan dünyaya kazık çakmış sanır, uzun yaşamanın sırrını dereotunda bulan 120 yaşındaki nine sanır. Sevabıma sevap katmak için, cennette kendime villa rezerve etmek için yaptıkları ironileri anlamıyorum, mesela ‘’Akp evlilik yaşını 12’ye çeken yasa tasarısı hazırlamış, bravo Akp’ye kendilerini kutluyorum, evlilik müessesesi sağlam temeller üzerine kurulduğu sürece sarsılmaz bunu yapmanın en uygun yolu da çocukları kundakta başgöz etmektir, helaaaaal’’ diyenlerle tartışıyorum. ‘’12 yaşında insan mı evlenir yaaa kafayı mı yediniz’’ diyorum, hemen çıkıyor çakal ‘ironiden anlamayan nesilsin olm sen, sana aşina değilim, s.ktir git habitatımdan, al bi tüfenk vur kendini’’ diyor. Nasıl mutlu, nasıl sarsılmaz bir özgüven emmiş bedenine. İnsanları mutlu ederek mutluluğa ulaşıyorum, sonra ver elini cennet.

Fotoşop kullanım yaşı da düştü. Herkesin hayatına kimse karışamaz tabii ama, ben kendi adıma rahatsız oluyorum bu durumdan. Kullananların yaptığı sahtekarlık, kompleks, toplumda yer edinebilme adına özüne yabancılaşma cart curt değil derdim, ben yapamıyorum fotoşop, o çok canımı sıkıyor. Ulan öyle bir duruma geldik ki, çevremdeki tüm insanlar gün be gün güzelleşiyor, yüzlerine renk geliyor, siyah noktaymış, akneymiş, çarpık bacakmış her türlü fizyolojik problemden uzak, sakin sakin yaşıyorlar, bir ben olduğum yerde sayıyorum. Fotoğraflarda çıkan surat, günlük yaşamımda kullandığım surat. Böyle olacaksa ben ne anladım fotoğraf çekinmekten. Fotoğraf çekinmekten. Herkes güzelleşirken bir ben çirkin kalıyorum. Bu duruma çok tepkiliyim.
10 yaşında çocuk sakal bıyık yapıyo kendine fotoğrafla, halbuki bizim zamanımızda sakal çıksın diye pürüzsüz surata jilet vurulurdu. Şimdi buldular fotoşopu sömürüyorlar. Ah bizim zamanlarımız. Sokakta top oynardık, saklanbaç oynardık, yakan top oynardık. Gülüşlerde samimiyet, yüzlerde sıcaklık vardı. Şimdi çocuklar bilgisayar oynuyor, play station oynuyor. Böyle çocukluk olmaz olsun.


Hahah, 90’s romantiği rolü yaptım üst paragrafta. Bizim sokaktaki ilk atari Doğan’ın evine girdiydi, it gibi kapılarının önünde pusup annesinin misafirliğe gitmesini bekliyorduk. Annesi gidende, tek sıra halinde eve doluşup Street Fighter oynuyorduk. Hani çocukluk? İtiraf edin, hepiniz bilgisayar istiyordunuz o dönem. Gizli saklı internet kafelere kaçıyordunuz. Harçlığınızın 1/3 ünü şekere çikolataya 1/3 ünü atari jetonlarına bayılıyordunuz. Geriye kalan paranızla topu 30 kuruştan 3 top dondurma alırsanız kaç paranız kalır cebinizde?
Ana fikrim şu; 90’lar geyiği bir nesli diğerinden üstün görmektir benim gözümde ve bu herkesin şikayet ettiği nesil çatışmasına götürür toplumu. Ondan sonra çık açıkla çocuklara ‘’yok biz öyle demek istemedik, aslında kastettiğimiz şey sizin sosyal yönlerinizin bilgisayar tarafından köreltildiği ve bunun ileride başınıza büyük belalar açacağı. Bizim amacımız büyükleriniz olarak size iyiyi doğruyu göstermek.’’

Hamamböceği: Dünyayı yıkıma götürecek tehlikeli tür

Yoğun sıcaklıklarda, şarkılarla, türkülerle yıkanan peştemalli deyzelerin/amcaların ortamında hayatta kalan hamamböcekleri neredeyse yok edilemezler. Kafaları kopmuş bir halde hayatta kalıp sağa sola fiti fiti koşabilirler, bir deliğe binlerce yavru bırakabilirler, acıkmazlar, üşümezler, sıcaktan etkilenmezler, susuz yaşayabilirler, siyahlardır. Kendileriyle baş edebilecek tek adam John Rambo başkandır zira o da acıkmaz, üşümez, susamaz ve ölmez. Ne ki, John Rambo hamamböceklerine nazaran sayıca çok azdır. Aslında bir tanedir.
Bir hamamböceğine bulunduğu ortamı terketmesini tatlı dille anlatamazsınız. Onlar, orada durmak istiyorlarsa, dururlar. Onları tehlikeli yapan budur. İktidar korkuyla beslenir ve parçalanmaz, iktidarların en büyük korkusu korkusuzluktur. Tarihte korkmayan grupların devirdiği iktidarlar örneklerine rastlanmaktadır.
Bir gün hamamböcekleri kendilerine uygulanan ikinci sınıf hayvan muamelesinden sıkılıp yetkiyi ellerine almaya karar verirler. Milyarlarcası tek vücut olup şehirleri talan ederler. Lav silahları, taramalı tüfekler, sinirlenmiş kadın çenesi, atom bombası gibi üst düzey etkili silahlar kendilerini durdurmaya yetmez. Beyaz saray’a kadar yürüyüp bağımsızlıklarını ilan ederler, insanlar artık köledir, dünyaya kaos hakimdir.

İşte benim felaket senaryom bu. Yetkililere hamamböcekleriyle iyi geçinmelerini ve onları bizim saflarımıza katılmaya ikna etmelerini öneriyorum. Eğer Marduk’u durdurmak istiyorsak bu işi yapabilecek tek tür olan hamamböcekleriyle ittifak yapmalıyız. Lütfen diyorum bak. Barış yapılsın ve onlar da vatandaşlığa alınsın. Ben de gönül rahatlığıyla banyomdaki ırkdaşlarına evimi terketmelerini yoksa kendilerini mahkemeye vereceğimi söyleyebileyim.

Son olarak, Kurban Sahip isimli albümünü yayınladı geçenlerde. Maddi imkanınız varsa ve tarza ilgi duyuyorsanız gidip bir tane edinin. Edinin ki o adamlar da para kazansın. Şu vakte kadar para kazanmasını en çok istediğim gruptur Kurban. Kazansınlar ki daha kaliteli işler yapsınlar, daha sık uğrasınlar diyarımıza. Her Cuma internet sitelerindeki iletişim bölümünde verilen maile haftanın iddaa bankolarını gönderiyorum, oynasınlar, para kazansınlar diyorum. Bu güzelliği babaları yapmaz onlara, ben yapıyorum.

20 Nisan 2010 Salı

flaş

fotoğraf çekip aynen facebook'a yığabilmek için doğum günü partisi yapan insanlar var. suratıma suratıma patlayan flaşın haddi hesabı yok. sünnetimde fotoğraf çektirmedim ben amına koyim, ne oldum değil ne olacam işte hep.

13 Nisan 2010 Salı

dünya yansa yorganım yok içinde

selam ben adem'in üst sıra sol taraf azı dişiyim. yeterli mühimmat sağlanırsa dünyanın hakimiyetine talibim. bunu yapacak gücü kendimde hissediyorum, içim içime sığmıyor. ayrıca katıksız bir orospu çocuğum, 72 milletin binlerce farklı mensubundan toplanmış spermlerin toplandığı tek vücudum. can yakmak, zulmetmek en büyük hobilerimdir. hiçbir şekilde acımam yoktur. merhamet dilenenlerin karşılarına oturup saatlerce gülerim hiç üşenmem.

dişim ağrıyor dün geceden beri, intiharın eşiğine getirdi beni. diş ağrısı çok fena bir şey de bunu diş sahibi adamlara anlatmanın mantığı yok. bi benim dişim ağrıyo sanki amına koyim, diş ağrısı çok fenaymış. lafa bak.
dişçiye gitmekten ölesiye korkuyorum. dişçi koltuğuyla giyotini yan yana koysalar, hangisi deseler yemin ediyorum giyotine sokarım kafamı. zerre tereddüt etmem ipini de kendim keserim. dişçi koltuğu benim için bir korku ögesi. milyon dolarlık korku filmlerini gram gerilmeden izleyen ben, karşıma bir dişçi koltuğu fotoğrafı koysalar oracıkta bayılırım. öyle pis, öyle lanetli bir koltuk o işte.
devamsızlık sınırlarında fink attığım için bu dayanılmaz ağrıya rağmen okula gittim sabah, yolda yürürken insanlar garip garip bakıyorlardı. tuttum kolundan 'ne var lan ne var?' dedim birine, bir ayna uzattı bana. acıdan buruşturduğum surat şu şekli almış;



yaramazlık yapan çocuklara parmakla gösterilip 'bak bu adam zamanında annesine el kaldırmış allah da bunu çarpmış' diye ibret öznesi edilen heriflere dönmüşüm. acı vücuduma hakim olmuş, damarlarımdan kan değil ıstırap akıyor. cehennem için boşuna odun ateş falan kasmışlar, ambiyans yapmışlar diye geçirdim bi ara aklımdan, diz günahkar mevtanın ağzına 32 tane çürük diş, oturt bi kenara geç karşısına izle sonra. 'hohoho bana tapmayanı ben böyle yaparım işte' diye gül karşısında. orospu çocuğu şeytan da dürtüyo, sokuyo bunları aklıma. onun yüzünden beni yakacaklar. sonra okulda duramadım, diş çektirmeye gidiyorum deyip dersi terketmeye karar. kanlı gömleğini getireceğine söz verirsen salarım seni dedi bana hoca, dedim sana yalan borcum mu var olm benim, dedi ben ne bilecem senin dişçiye gittiğini şu an yalan söylüyo olabilirsin, dedim i find your lack of faith disturbing, sarıldım boğazına boğmaya çalıştım herifi, mengene gibi sıkan ellerimden seri bir hareketle kurtulup masanın üzerine çıktı ve i have the high ground dedi, dedim you underestimate my power, olduğum yerden atladım masanın üstüne. yetişemedim tabi, dizimi masanın kenarına çarpıp yere düştüm. dedi you were the chosen one, dedim i hate you. kalktım toparlandım sonra çıktım gittim sınıftan. şu an sınıftakilerin hepsi beni dişçideyim biliyor. ama ben gitmedim, gidemem. onlar da seviniyodur şimdi ben gittim diye. çünkü dişim öyle şiddetli ağrıyor ki ağrı önce diğer dişlere, sonra çevremdeki insanlara yayıldı. yolda yürürken yanından geçtiğim insanlar aniden ayağına top değmiş rivaldo gibi kıvranmaya başlıyorlar.

dişçiye gitmekten hayvan gibi korkmamın sebebi henüz ilkokuldayken beni lanetleyen götveren bir dişçidir. kayış suratlı bir ara geçiş formudur. sanırım 5. sınıftaydım, dişim çürümüştü ve çektirmem gerekti. zaten bugüne kadar sadece bir kez diş çektirdim, o da oydu. daha sonra sikseler gitmedim dişçiye, 42 tane dişim var. çürüyeni çektirmiyorum, bi köşede takılıyorlar. neyse o zamanlar ssk ymış, kuyrukmuş, çileymiş bilmiyorum. tuttu annem götürdü diş doktoruna, herif ilk aldı içeri iğne yaptı, daha sonra git biraz dışarda bekle dedi, o bölge uyuşacakmış ki acı hissetmeyecekmişim. öğle yemeği vakti de yaklaşıyor, birkaç hasta daha baktı beni içeri çağırdı. ağzımda hafif bir uyuşukluk var ama tam bir hissizlik yok. dayadı kerpeteni ağzıma, kavradı dişi sağa sola yatırmaya başladı. o an anladım ki uyuşma falan yok, acı aynen beyne, gidiyor ecdadımı sikiyor. With a pliers used by an anasını avradını siktiğim orospu çocuğu, you speak only in vowels. aha fight club'a da değdirdim. haliyle ses çıkaramıyorum, 'ocoyooo ooo ogozz' gibi sesler çıkarıyorum koltukta. herifin alnında ter damlaları kabardı, 'kökü sağlammış' diye sayıklıyor ama bırakmıyor asılmayı. illa orda o dişi çekecek ve siktir olup öğle yemeğine gidecek. bir miktar kan yuttum ve pes ettim, dedim öldürecek bu adam beni, komple çeneyi söküp gidecek. e el kadar çocuksun tabi, bağırmayı kesince acıdan bayılıyosun. ayıldığımda orospu çocuğu gitmişti, annem vardı başımda. dişimin yerinde derin bir oyuk vardı.

işte benim hikayem bu. o gün bu gündür dişçi koltuğu benim için bir idam sehpası, darağacı. ve şimdi, çektirmeden kesilmeyecekmiş gibi duran bir diş ağrım var. ekstra sinir yapıyor ağrı bende. 3 aydır facebook suggestions kısmında sırıtan olağanüstü güzel karıya 'hayatımdan çık artık orospu çocuğu siktir git rahat bırak beni' diye mesaj attım, bir de pokeladım hızımı alamayıp.

savaş boyalarını süründüm, savaşa hazırım. üç taraflı bir savaş olacak bu, ya diş, ya dişçi ya da ben kazanacağım. ve hepsine hükmedecek tek bir kerpeten... hüküm dağının ateşinde dövülmüş güç kerpeteni...

http://fizy.com/s/144pil

12 Nisan 2010 Pazartesi

selam. otobüsle giderken cam kenarına oturdum ve birden aklıma yolun fotoğrafını çekmek geldi. makineyi otobüs camına dayadım ve doğru anı bekledim, o an geldiğinde elim deklanşörde hazır bekliyordum. bulanık yol çizgileri, arabalar ve birkaç trafik levhası soktum kadraja. inanılmaz heyecanlı bir deneyimdi benim için. fotoğrafımı burada sizinle paylaşacaktım ama bağlantı kablosunu bulamadığım için bilgisayara atamadım. bu fotoğrafımı fotoşop yapıp fotoğraf paylaşım sitelerinde paylaşmayı düşünüyorum ama bir türlü isim bulamadım. sizce ismini ne koyayım?




hayatımda başka gelişmeler de var. şimdilik en göze batanı az önce aldığım bir mail. sizinle paylaşmak istiyorum;

''merhaba, ben polldaddy.com adminiyim. arkadaşım napıyosun sen ya? allah senin belanı versin, derdin ne senin? siteyinin ciddiyetinin üzerine bağdaş kurdun, gazete serdin domat ekmek yiyosun üstünden. biz bu siteyi sen goygoy yap diye mi açtık lan? sen bandwith ye diye mi açtık?
senin ip'ni aldık olm, fbi'a bildirdik, 10 dakikaya camını kırıp içeriye girecekler. bundan kelli sitemize giremeyeceksin, ekmeğimize kan doğrayamayacaksın.''

peki sizceeee




yarın da öğlen vakti şehir meydanına kuş yemi serpecem, sonra kuşlara taş atıp kanat çırptıracam, onlar tam uçarken fotolarını çekecem. o fotoğraflarım için de birkaç isim var kafamda.

özgürlüğe kaçış, eey özgürlük, özgürlük çığlığı, özgürlüğe giden yol, özgürlüğe çırpılan bir çift kanat, özgürlük yolunda, özgürlüklü kuş, özgürlük girmeyen eve kafam girsin gibi isimler düşünüyorum. en doğru kararı verebilmek için yardımlarınızı bekliyorummmmm. şimdi uyursam sabah uyanamam ve dersten kalırımm. serçe parmağımı dişledim ve burger king tuzu bastımmm. uyumak yokk uyku yokkk. oha cam kırıldı.

1 Nisan 2010 Perşembe

şu bendeki aşk olmasa



''Güzeli güzel yapan edeptir, edep ise güzeli sevmeye sebeptir.''