2 Aralık 2009 Çarşamba

give me the keys you fucking cocksucker



ben buna harcanan zamanı, düşünen kafayı, okuyan gözümü, bi de burger king kuryesini sikeyim. facebook'ta paylaşanı da (burayı okumuyorsa) sikeyim.
yav arkadaş yemek yerken gözüm takıldı, bi bakayım dedim, köyden indim şehire filmindeki zeki alasya gibi tekrar tekrar başa döndüm. 12'yi oku diyor, o sırada yemeğe dalıyorum, kafamı kaldırıyorum, nerde kaldığımı unutmuşum. ben babam olsam sırf bu yüzden benim gibi birinin dünyaya düşmesine zemin hazırladığım için gidip adalete teslim olurdum. 'ya ama sen iyi birisiiin :)) deme öyle' diyen çıkmazsa sessiz sedasız silerim o bi önceki cümleyi. ilgi çekmeye çalışıyom lan!! haha, neyse sikeyim.

geçen oturdum kral tv izliyorum, pop 20 miydi neydi, öyle bi program var kanalda. revaçtaki yeni klip çekilmiş şarkıları 20'den 1'e doğru yayınlıyolar. ve listemizin 12 numarasında bilmemkim var diyorlar. aha işte onu izlerken yayınlanan tüm şarkıları ezbere bildiğimi farkettim. televizyonun sesini kısıp 'kaldığı yerden devam et' deseler sonuna kadar söylerim, bis falan istesinler onu da yaparım. bana şu gizemi çözüverin yav? yayınlanan hiçbir şarkıyı dinlemek için herhangi bir çabam olmadı, ne indirdim, ne çalarken dinledim.. ben bunları nasıl ezbere biliyorum olm? düşündüm, düşümden ayrı kaldım.. bak yine. düşündüm, bulamadım sebebini. bu çok mistik olayı arkadaşlarımla paylaştım hemen, onlara göre sağda solda sürekli çaldığı için bi şekilde beynime nüfuz ediyormuş, bilinçaltına sızıyormuş. da, ben çorabımı nereye koyduğumu hatırlamıyorken beynimde 30 gb'lik sikko müzik arşivi olmasını sindiremiyorum. bu ayarlamaları kim yaptıysa yanlış yapmış. israf haram deyip beyin fonksiyonlarını fuzuli olanı emmeye açık kurarsan olmaz o iş.

**

bayramda cebime totalde 30 lira para girdi. 30 lira........ çok noktalı yaptım ki durumun vehametini daha iyi kavrayın. elime 10 lira tıkıştıran akrabama ters ters bakarken '10 lira para mı lan it' geldi dilimin ucuna da diyemedim. zaten bayram da ilgi çekici olmaktan çok uzak artık. sokakta kısa donlarla kola tenekesi teperken gördüğüm çocukları eve takım elbiseyle getirip şeker çikolata yediriyorlar. ulan yurt genelinde bayramlığa verilen parayı bir araya getirsen gayrisafi milli hasılanı ikiye katlarsın. ama yok, illa allayıp pullayacaklar çocukları.
cebime giren 30 liranın 20'sini de şambaliye gömdüm zaten. şambali, izmir yöresine ait bir tatlıdır. revaniden daha ağır, babaannemden daha hafiftir. kaymaklı veya kaymaksız olarak servis edilen bu kış tatlısının piyasasını yazın da canlı tutmak için dondurmalı şambali icat edilmiştir. kaymaklısı 1,5, sadesi 1 liraya satılır. yemesi pek keyiflidir. her yemeğin üstüne iyi gider. bunu en iyi yapan yer hiç şüphesiz ki kemeraltında bulunan 'tarihi şamtatlıcısı'dır. ne yazık ki bu adam şambali yaparken sergilediği ustalığı dükkanına isim koyarken sergileyememiş, 'karitatürler' ismiyle çıkan karikatür kitabına benzetmiştir tükanı. işin ansiklopedik kısmını bir kenara bırakırsak, bir dilim şambaliye ahmet altan'ı satarım. bununla yetinmem elindeki bir çift kadın memesini de alır şambalime katık ederim. ahmet altan şambaliyi bilse kimbilir neler satardı. fiyüüü.

**

çok uzun bir zamandır bir senaryosunu yazdığım bir film izlemek istiyordum. bunun için büyük miktar para ve prodüktöre vermelik göt biriktirmiştim. konusu kafamda şekillendirdiğim kadarıyla şöyleydi; serseri öğrencilerle dolu bir liseye idealist bir öğretmen gelip hepsini doğru yola çağıracak. 'rohirrim!' diyecek onlara, 'to the king!'. fakat bu fakirezikserseri öğrenci grubu karşıda kolejin öğrencileriyle kavgalı olacak, her hafta halı sahaya kavga etmeye falan gidecekler. hal böyleyken öğrencileri dize getiremeyen öğretmen onları zenginlerle bir müsabaka yapmaya ikna edecek, zenginler de bunların eline bir güzel verecekler. fakirezikserseriler de hınçlarını hocadan alacaklar, onu öldüresiye dövüp ağzını yüzünü kıracaklar.

ama öyle değilmiş o işler. izleyicinin kendine yakın hissettiği bir grup veya kişiyi izleyici tarafından utanç verici olarak bellenen bir duruma sokarsan seyircinin ilgisi dağılıyormuş. ana avrat sövüyormuş. aynısı kitaplar için de geçerli, ki ben dumbledore'u öldürdüğü için az sövmemiştim rowling karısına. bunu bi abi anlattı, ben de dedim 'tamam kes' dedi 'okey' el sıkışıp ayrıldık. sokayım izleyici vicdanına. hem herif gerçekten dövülmeyecek ki sonuçta, keççap olacak o ağzından akan. ve ayrıca; hangimiz fakirezikserseri öğrencileri huzura doğru çağıran bir öğretmenin kıyasıya dövülmesine hayır diyebiliriz ki? ben şahsen zevkle izlerim.

iş olmayacak gibi olunca ben de biriktirdiği parayı yedim. banknot.

**



bunu yazan kişi türkçe yazılı anlatım dersinde benden yüksek not aldı.. anasını avradını sikeyim arkadaş ya. sistem sistem diyoruz, boşuna mı diyoruz. dayıyor ay dil teorisi, güneş dil teorisi, ebessinin teorisi 'al' diyor, 'ezberle'. sonra bunlar ezberleyip not içinde yüzüyorlar. yemin ediyorum çekecem isyan bayrağını göndere. gidip konuşacam hocayla. 'hocam' dicem, 'bari 70'e tamamlayın benim notu i?'.




Frank'i sevin arkadaşlar.. hangimiz onun kadar açıksözlü olabildik ki?

Hiç yorum yok: